9 Şubat 2015 Pazartesi

BİRİ

   Yıl 2002, aylardan şubat, günlerden pazar, amerika savaş hazırlığında, mikrofonda tom waits'in cehennem çağrısı yaptığı "hell broke luce" parçası.. gerçi cehennem senin içinde onu cennete götürme isteğide öyle. Neyse. Çocuğun biri sonunun kötü olduğunu biliyordu sadece bunun ne zaman olacağını kestiremedi, lakin bunu düşünmek için 12 yaşında olmak biraz garipti. Bu aylarda hava soğuk olur kadıköy sokaklarında, biraz karlı biraz sessiz ve oldukça kirli. Çocuğun biri ayaklarında olmayan ayakkabıları hayal etmişti,  soğuktan mora çalan ayaklarında, ipleri siyah olan kahverengi bi bot hayal etmişti. Sokak aralarında duran arabaların egzozuyla ısıttığı vücudu bu soğuğa bu şekilde dayanamazdi. Etrafında dönen dünya onun hayatından daha hızlı olmadı hiç, o gün okul olmadığından yaşıtlarına rastlama olasılığı haftaiçi günleri kadar fazla değildi, o gün sanki şehrin sükuneti altına değilde sömürgenin kol gezdiği Afrika'da uğruna ölen işçilerin aradığı değerli pırlantalara benziyordu. Karanlık çöktüğünde dar sokaklarda kapısı açık bir apartman var mı diye aramaya başladı çocuğun biri. İki üç başarısız sonucun ardından sanırım son denemede açık bir kapı buldu. Sessizce açtı kapıyı, egzoz dumanın kısacık pantolonunda bıraktığı is lekeleri onuda çok rahatsız etmişti ki eli hep o lekeri temizlercesine pantolonuna uzanıyordu. Sonunda apartmandaydı, diğer çocukların şuan yemeklerini yediği gibi sıcak bi apartman-onun hayaliyle- bulmuştu. Sanırım bugün ilk defa gülümsedi, tabi öğlen çöpün kenarında bulduğu üzerinde burger king yazılı içi dörtte biri kadar dolu kola kutusunu saymazsak. Merdiven altına geçtikten sonra dizlerini boğazına kadar çekip en küçük boyutuna ulaşmaya çalıştı, onun için bu dünyanın en güzel uykusuydu, evet çok üşüyordu çok açtı çok suskundu ama bu uyku çok güzel geldi ona.
    Apartman yöneticisi Tahir Bey bu akşam üçüncü katta kalan orta yaşlardaki Şebnem'i bi gece kulubüne eğlenmeye çıkarmıştı. Bütün gece eğlencenin bokunu çıkartana kadar içtiler ama Tahir Bey herşeyi kafasında kurdu, o gece Şebnem'e iyice içirip yarın sabah iş yerindekilere şehvetli bi gece geçirdiğini anlatmak için Şebnem'i sarhoş etmek istedi. Gece kulübünden çıktılar bi taksiye atladıktan sonra karlı yollarında geciktirmesiyle apartmanın önünde indiler. Eğlence hala bitmemişti ki kahkahaları tüm sokakta inliyordu. Tahir Bey açtı apartman kapısını, Şebnem bastı çığlığı birden çocuğun birini merdivenin altında görünce. Tahir Bey büyük bir soğukkanlılıkla göğsünü kabartarak yürüdü çocuğun birine doğru. Karnına attığı sert bir tekmeden sonra tuttu çocuğun birini ensesinden bi kediyi tutar gibi. Şebnem'in tiksinerek baktığı çocuğu fırlattı dışarı doğru. Kalktı ayağa çocuğun biri gözünden düşen yaşları ve burnundan akan sıvıyı silerek. Yürüdü çocuğun biri bu sefer dik bir şekilde. Soğuk onun vücudunu sanki giderek doğrulttu. Sokağın sonunda daha önce hiç görmediği annesini gördü. Yetişemedi. Diğer sokağın sonunda yine onu gördü. Diğer sokaktada öyle. Ama hiç yetişemedi. Düştü çocuğun biri yere, kimse ona bu dünyada ölümün sonsuz olduğunu söylemedi öldükçe öldü. Boşver çocuk bu ölen sen değilsin, insanlık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder